Çarşamba, Ocak 05, 2011

başlıksız

* işten geldim, koca bir kutu pringles'la dark iyi gitti de karnım doymadı. mütemadiyen yiyorum. kimse de beni durdurmasın.

* çok fazlaca birikmiş bir özlem ve sevgi yumağı var içimde. bir insan yorganın yere düşmesine bile mi hüzünlenir!

* metrolardan korkar oldum bu sıralar. bence düzenli kontrolleri yapılmıyor o sistemin. hepimiz ölebiliriz.

* iki metro birbirine paralel geçerken çıkan o "patapatapata" sesi seni de korkutmuyor mu hem? ben korkuyorum çok, çoğu kez nefesimi tutmuş bir halde buluyorum kendimi. hele ki vagonda yalnızsam akşamın bir vakti...

* her şeyin küçüğü sevimli gelir insana ama insan yavrusu kadar sevimlisine rastlamadım ben daha. her gün onlarcasıyla haşır neşirim de doymadım, doyamıyorum. minnoşsunuz hepiniz! yemek isterim!

* kendime düşmem gereken çok fazla not var. kaçıyorum.

* ankara'yı sevmemek için nedenlerim birikiyor ama yine de kopamıyorum. kim demiş istanbul, türkiye'nin en pahalı şehri diye?!

* annem ve babamın facebook hayatı beni çok etkiliyor. bazen derinden üzülürken, bazen içten içe seviniyorum.

* çocukluk arkadaşım ali. yıllardır ankara'dayız ikimiz de ve görüşelim temennilerinde bulunduk da görüşemedik. komşum sayılırmış neredeyse ve biz hala karşılaşmadık bir kez bile. çok mu büyüksün ankara?

* bu aralar çok fazla yalnız hissediyorum. belki yalnız kelimesi tam olarak karşılamıyordur hissettiğimi ama tuhaf bir his. bir şeye ihtiyacım var ama neye? yok yok dayak değil.

* her sabah uyandığımda göreyim de mutluluk versin diye bir kavanoz nutella koydum dolabımın üstüne ama tam karşımda olmasına rağmen bakmıyorum bile. sanırım bir nutellanın verebileceğinden fazlasını bekliyorum, yemeyi denemeliyim.

* indirim organizasyonu sebebiyle geçen gece 1.30'da çıktım işten, ankamall'de in cin top oynuyor, koridorlar da loş. yavaş yavaş çıkışa doğru ilerliyordum derinlerden bir şarkı duydum dikkatimi verdim tanju okan - kadınım çalıyor. durdum, şaşırdım, neden bu şarkı? dedim. hatta neden şarkı çalıyordu? tüm binada yankılanıyordu derin derin. güvenlik görevlilerinden biri-onlardan başkası yayın yapamaz herhalde-iyi dertliydi sanırım. onunla birlikte ben de hüzünlendim en haşatım çıkmış halimle. gidesim gelmedi. gitmem gerekti. gittim.

Pazartesi, Ocak 03, 2011

not

uykusuzluktan ölüyorum ve sana bu satırları çamaşır makinesinin bitmesini beklerken yazıyorum. böyle anlarda hayatı kolaylaştırmak için kendime not düşmek isterdim ama o çamaşırın yıkanması ve sabah ütülenmesi gerekiyor. hiçbir not bu gerçeği değiştiremez. günlerdir yatağıma hasretim, çok da yorgunum. yorgunluk neyse de uykusuzluk zor. kimisi bunun tam tersini söylüyor. bence ben çoğunluğa dahilim. uykusuzluk wins. bünye zayıf düşmesin diye portakal suyuna verdim kendimi, işe yarıyor. bugün mevsimlerden kış ve ben daha hiç hasta olmadım.

canım brokoli istiyor. ayakta dikilecek ve evde geçirecek vaktim olsa pişirip yiyeceğim de... dizlerim ağrıyor. piyangodan da 5 yıldır amorti bile çıkmıyor, zaten yılbaşı geceleri kasvetli gelir bana. ne kesmedik bilek, ne de yakmadık kol bıraktım. çok şükür ikisi de benimdi. evet kolumu fırında yaktım, bileğimi de alüminyum folyo kesti bildiğin şakır şakır kan aktı. akacak kan damarda durmaz dedim dinletemedim. ertesi sabah kalkıp işe gitmek zorundaydım. ben yeni yıla böyle girdim ve bu tempo devam ediyor.

deniz kokusu özledim. daha da yazasım var ama uykum da var. yazmak ya da yazmamak işte bütün mesele bu. şimdilik hoşçakal. sen iyi geldin bana, iyi.