Pazartesi, Ocak 03, 2011

not

uykusuzluktan ölüyorum ve sana bu satırları çamaşır makinesinin bitmesini beklerken yazıyorum. böyle anlarda hayatı kolaylaştırmak için kendime not düşmek isterdim ama o çamaşırın yıkanması ve sabah ütülenmesi gerekiyor. hiçbir not bu gerçeği değiştiremez. günlerdir yatağıma hasretim, çok da yorgunum. yorgunluk neyse de uykusuzluk zor. kimisi bunun tam tersini söylüyor. bence ben çoğunluğa dahilim. uykusuzluk wins. bünye zayıf düşmesin diye portakal suyuna verdim kendimi, işe yarıyor. bugün mevsimlerden kış ve ben daha hiç hasta olmadım.

canım brokoli istiyor. ayakta dikilecek ve evde geçirecek vaktim olsa pişirip yiyeceğim de... dizlerim ağrıyor. piyangodan da 5 yıldır amorti bile çıkmıyor, zaten yılbaşı geceleri kasvetli gelir bana. ne kesmedik bilek, ne de yakmadık kol bıraktım. çok şükür ikisi de benimdi. evet kolumu fırında yaktım, bileğimi de alüminyum folyo kesti bildiğin şakır şakır kan aktı. akacak kan damarda durmaz dedim dinletemedim. ertesi sabah kalkıp işe gitmek zorundaydım. ben yeni yıla böyle girdim ve bu tempo devam ediyor.

deniz kokusu özledim. daha da yazasım var ama uykum da var. yazmak ya da yazmamak işte bütün mesele bu. şimdilik hoşçakal. sen iyi geldin bana, iyi.

Hiç yorum yok: