Çarşamba, Ağustos 13, 2008

öyle işte...

* flash...flash...flash... son aldığım bir habere göre bütün tatil ve festival planlarımı iptal etmek zorundayım. başta kuzenim olmak üzere söz verdiğim tüm arkadaşlarımdan özür dilerim. kredi kartımın sınırlarını bu kadar zorlamasaydım ve ankamall'ü 3 kere tavaf etmeseydim keşke diyorum şimdi. ben senin yanına geleyim derseniz kabulümdür günübirlik kaçamaklar için hiçbir engel yok. herhalde, galiba, sanırım...

* müzik dinlerken en çok karın bölgesinde ritim tutmayı seviyorum. bir başkasının üzerinde uyguladığımda ise tercihim sırtından yana oluyor. sentez yapınca güzel ritimlerin çıktığı da oluyor ortaya.

* recep ivedik'in tavuğun velisini aradığı turkcell reklamının bitiminde "turkcell" yazısı Looney Tunes teması üzerinde yazıyor. hani böyle içiçe turuncu halkalar varya, evet, işte ondan bahsediyorum.

* aybüke'nin ilişkisini yürütmek gittikçe zorlaşıyor. bunu da elime yüzüme bulaştırabilirim her an. işin ilginci en büyük etki yine 3. kişilere ait. kader mi bu?



* neredeyse bütün kızlar şirinler'deki şirine olmak isterdi. örgülü olmayı kimse kabul etmezdi. bense aşçı şirin gibi harika pastalar yapmak isterdim. diğer yanda obur şirin olmanın keyfini sürmek de vardı tabi. löpür löpür götürüyordu ama standart şirin ölçülerinden çıkmıyordu hiç, hem de pasta çörek yapmakla vakit harcamıyordu. yine de aşçı şirin olmayı tercih ederdim sanırım.

* eternal sunshine of spotless mind: hem izlemedim diyince şaşırdılar hem de "o zaman boşver sevgilinle izle o film öyle tek başına ya da arkadaşlarla izlenecek gibi değil" dediler. o kadar bekledim ama dün gece buna bir son verdim. ben de keşke böyle bir şey mümkün olsa diyenlerdenim şimdi.

* sürekli dışarda muhattap olduğun ve hep ayakkabıyla gördüğün birini evde çorapla ya da çıplak ayakla görmek ne ilginç bir duygudur. senelerdir tanıdığın insana bir anda yabancılaşıverirsin. ama odağı ayaklardan çekince kaynaşırsın tekrar.

* ya iki kişilik bir ev bünyesine "ayıp ya yarım kilo sebze meyve mi alınırmış" diyerek 5 kişilik alışveriş yapan ablama ne demeli? hayır tencere, tava da iki kişilik cinsten, ziyan olmasın diye hepsini bir anda pişirmeye çalışıyorum, ilginç deneyimlerim oluyor.

* kış günüydü. evimize çok yakın olan bir marketimiz vardı, annem onunla ilgileniyordu. ablam(8), ben(6) ve kardeşim(3) kahvaltı yapıyorduk. birden evde yangın çıktığını farkettik ve anneme haber vermek üzere yola koyuluyorduk ki annemin öğütleri geldi aklıma. montumuzu, atkımızı, berelerimizi ve eldivenlerimizi giyinmeden dışarı çıkmamalıydık. ablama hatırlattım bunu, teker teker üzerimizi giyindik. yavaş yavaş markete doğru ilerledik. çünkü annem koşup terlemememizi tembihlerdi hep. hatta birbirimizin elini bile bırakmadık. yangın bir şekilde söndürüldü de bunca şeyi hatırlayan biz telefonu kullanmayı neden akıl edemedik, bilmiyorum. panikten herhalde!

* wristcutter: a love story; love story dediğine bakma cutters kısmı da dahil isim tamamen yanıltıcı. mutlaka izle; hayatın, yıldızların ve gülümseyebilmenin kıymetini anlayacaksın. sonra gel yıldızları seyrederken saatlerce sohbet edelim senle. laf lafı açacak göreceksin...

* yıllık hazırlamak çok sıkıntılı bir iş. kiminkini ilk sıraya koyayım, ona ne yazayım, buna şöyle yazsam şu darılır derken kendini paralıyorsun, uykuların kaçıyor. farkında olmadan kalp kırıyorsun, sonra gönül almak için uğraşıyorsun. e sonra ne oluyor? doğru düzgün bir tanesi bile arayıp sormuyor. boş işler derlerdi de inanmazdım.

* saçlarımı kestirmek istiyorum şöyle kulak hizasına kadar. sonra turuncuya boyayıp rengarenk giyineceğim. böyle pembe tonlarında makyaj da yaparsam beni tanıyan 10 kişiden 8'inin tanıyamayacağını iddia ediyorum. var mısın iddiaya? (n'olur varım diyin biriniz artık. tepkinizden korkuyorum ama bu kadar büyük olmasa da değişikliğe ihtiyacım var..)

* muzzy'den bahsetmiş inflack. ben o BBC setiyle kendi kendime öğrendim ingilizceyi. ve hep oradaki sylvia olmak istemiştim. 10 yaşında falandım.

* blendax reklamında oynayan o ilginç şekilde dalgalı ve dolgun saçlı kızlardan korkuyorum. en güzeli head&shoulders. reklamımı yapar giderim.

* bobiler.org : çok moda şu sıra, can sıkıntısı gidermek için iyi bir alternatif.

* "kaba birini taklit edebilecek kadar huysuzluğum üzerimde bugün." demiş nietzche. ne de güzel demiş. aynen öyle işte...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

wristcuttersı alcaktım az kalsın, son anda vazgectimdi. alayım al diyorsan.

başkasınn blogunda adı gecince insan garip oluyormus.

muzzy nin devamı da cıkmıs ben buyudukten sonra. 2. ve 3. cıkmıs.

bir yerinde corvex salağı sayesnde birsürü sylvia oluyodu yaa...

l-o-v-e u! I love you! diye de şarkı yollarım yine :) bob'a hastaydım ben...

gkn dedi ki...

güzel deneme olmuş, bi solukta okuyor insan akıcı yazıyorsun vesselam madde madde bekliyoruz devamını..