Salı, Ağustos 12, 2008

o bir minik




ilk annesinin karnındayken iletişim kurduk onunla. minik minik tekme atıyordu. kalp atışlarım hızlandı, içim titredi. ilk defa böyle bir şeye cesaret edebilmiştim. hamileler yanımdan geçerken bile gerilim çünkü ben. saçma, biliyorum ama engel olamadığım bir şey.

sonra annesinin karnından çıkmaya karar verdi bir gün. ilk defa bir dünyaya geliş hikayesini bu kadar yakından takip ediyordum. sürekli ağlıyordu, uyumuyordu, sütünü içmiyordu, mama veriyorduk çeşit çeşit hiçbirini beğenmiyordu. gördüğüm en huzursuz çocuktu. çevresinde olup bitenlerin farkındaydı besbelli; üzülüyordu, üzülüyorduk...

büyüyünce hatırlamaz bugünleri ama birlikteyken mükemmel vakit geçiriyoruz. onu çok seviyorum, o da beni. aldığım giysileri üzerinden çıkarmak istemiyor, getirdiğim abur cuburu ise sadece benimle paylaşıyor. onca insanın içinden yine gelip bana sarılıyor, yaramazlık yapmaz zaten de yaptığı zaman beni kurtar diye yine benim gözümün içine bakıyor. saatlerce usanmadan oyun oynayıp vakit geçirdiğimize ve ayrılırken üzüldüğümüze göre en yakın arkadaşız da denilebilir :)

ilk başbaşa kaldığımızda bastığı çığlıkları hatırlıyorum da baya bir yol katetmişiz. geçenlerde başbaşa koca bir gün daha geçirdik. ikimiz de oldukça hevesliydik. koca ev ikimize kalmıştı. oyunlar oynamak için sabırsızlanıyorduk. oldukça keyifli saatlerden sonra yorulduk, uyku saati geldi tabi. sonra ben de uyumuşum. uyanmış yanında beni göremeyince korkmuştu. nasıl başardı bilemiyorum ama kapıyı açmıştı. sesiyle kendime geldim. koştum daha fazla korkmasın diye; sımsıkı sarıldı, omzuma yattı. sonra uzandık koltuğa, yanaklarımı avuçlarının içine alıp gülümsedi. tüm sevgisini gözlerinden okuyabiliyordum, öyle temizdi ki bakışları... bu defa göğsüme yattı öylece sızmışız. bir yandan o minicik elleriyle kollarımı sıkıp sıkıp bırakıyordu, hissediyordum. ara ara uyanıp göz göze gelip gülümsüyorduk. onun bana verdiği huzur benim ona verebildiğimden çok daha fazlaydı. hayatımın en huzurlu anlarını yaşadım sayesinde. yanaklarımı okşuyordu bir yandan. hayata bakışım değişti o an. daha büyük bir mutluluk var mı diye düşündüm.

bugün dünyaya gözlerini açmaya karar verişinin 2. yıl dönümü. hızlı geçti zaman ya da o çok hızlı büyüdü. büyümüş de küçülmüş derler ya hani öyle işte. bencillik belki ama büyümesini istemiyorum sanki... bırakıp gitmesinden korkuyorum...

var olabildiğin kadar iyi ki varsın azra beren. gün gelir sanal dünyaya kapılırsın sen de, teknolojinin çok gerisinde kalmamışsam eğer blogumun linkini gönderirim sana msn'den . okursun bana yaşattığın o huzuru aktaramayışımı. hatırlamazsın ama hissedersin belki. seni lulu'dan da, kaptan mağara adamı'ndan da, kurabiye canavarı'ndan da çok seviyorum...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

"hayır ben evlenmeyeceğim.. çocuk da bakamam!"

bu laflar yanına o miniklerden biri gelip de sana sözsüz ama yoğun derecede hissedilen sevgiyi gösterdiğinde, güldüğünde, o süt kokusunu içine çektiğinde yok olmuyor mu gamze??

o ilk gördüğünde kucağına gelmek istemeyen huysuz, sana alışıp senle iletişim kurmaya başladığında hep sende kalsın istemiyor musun? Gerçi ağlamaya başladığında biraz çaresiz kalıyor insan, korkuyorsun susturamayacağım ben, kötüyüm diye ama sustuğunda geçiyor.

İyi ki doğmuş Azra Beren...

Muju :)(;

woundheir dedi ki...

benm aram hep iyi olmuştur çocuklarla, hep susturmayaı da bilmişimdir. çoğunu da canım gibi sevmişimdir bakmışlığım çoktur. her çocuk bana emanet edilirdi ama dediğin gibi benim olsun istemedim hiçbiri... ama berenin hissettirdikleri bambaşka :) umarım kopup gitmez benden...