* izmitteyim yine, giderken buralarda bir yerde kaybettiğim mutluluğu arıyorum umarım dönene kadar bulabilirim.
* ankara'ya gelen kıştan(!) sonra burası cennet gibi geldi. çiseleyen yağmur, ılık esen rüzgar, deniz havası...ve kıymalı pide yaptırmak için fırına giden ben...
* annem, annem olmasaydı yine severdim onu.
- ay alemsin anne yaa!
+ alem buysa kral sensin!
--------------------------
sahura uyanmış, gözleri yarı açık dolap kapağını açmaya çalışmakta:
- uff ne vardı şu dolapların kapaklarına da birer sensör taksalar dokunmadan açılsa hem el izleri kalmasa...
yirim valla...
* adam, çeklerini bozdurmak için bankaya gider. müdür, kimliğini ister. yarım saat sohbetle geçer, derken 5-6 polis içeri girer. polislerin arasında tanıdık vardır, adam selam verir, ilgilenmez ama polisler onun için gelmiştir. ifade vermek için şubeye götürmek isterler. sebep; iş karşılığı aldığı çekin karşılıksız çıkması. müdürün gizlice polis çağırmasına sinirlenen adam: "ergenekon davasına çevirdiniz bu işi, nedir bu entrika, aksiyon anlamadım ki!"
işte o adam benim babam! onu da yirim :)
* uyumak bir sanattır! yok ya sanat değil de güzel bir şeydir işte. herkesin kendini rahat hissettiği bir pozisyon vardır mutlaka ve öyle uyur. ben de duvara mümkün olduğunca yakın ve yüzüstü uyurken huzurluyumdur. ama bazı geceler diğer tarafa döneyim derken ne tarafta olduğumu karıştırır ve duvara kafa atarım. evet acıyor ama o an pek aldırmıyorum. uyku dediğin çok tatlı, yenecek bir şey olsa onu da yirim, affetmem!
* ayrıca zamansız ve usülsüz uyandırmalardan pek hoşlanmam, kimi zaman canavara dönüşebilirim. genelde bir şey söylemem, ters ters bakarım; bakışlarımla delerim yani, mahmur mahmur bakmam, bakamam! bu sabah zil sesiyle uyandım, halbuki uyuyalı daha 4 saat bile olmamıştı. evde tek başıma olduğumdan kapıyı ben açtım haliyle. apartman görevlisi merdivenleri silecekmiş, ıslanmasın diye ekstreleri elden teslim etmek istemiş. işin mantığını anlayamadım, nasıl ıslanacak ki yani? sustum... bakışlarım fena delmiş olacak ki uykunuzu böldüm herhalde hay allah diyerekten bir şeyler geveledi, yine de teşekkür ettim kapıyı kapattım ve doğru yatağa koştum.
gün ışığında uyumanın zorluğu da bambaşkadır hani. yastığın altındaki yapay karanlığımda uykuyu bulmuş ve tekrar sızmıştım ki zil yine çaldı. elinde bez, şaşkın bakışlarla gözümün içine bakan görevli: "keşke kalkmasaydınız buraları siliyordum da elim çarptı zile..". zili silmesinin mantığını ve zil çaldığı halde neden kalkmamam gerektiğini anlayamadım, sustum ve yatağıma koştum.
yarı uyanıktım, zilin bir kez daha çalmasıyla kapıya koştum bu defa gelen babamdı. bakışımı kaldıramayacağından ve tartışmak istemediğimden tekrar yatağa koştum. "hadi alışverişe gidelim" dedi fırladım yerimden. usulüne uygun uyandırmak diye buna derim ben!
* yine de babaların erkek olduğu unutulmamalı ve başbaşa alışverişe çıkılmamalı. iddia ediyorum: her şeye "harika oldu yaa çok yakıştı" demek, içgüdüsel bir şey, engel olamıyorlar!
* alışveriş sonrası mutfağa girip baba&kız co-production bir de yemek yaptık ki parmak yedirtecek cinsten!
* ytrumnoua ile bilinçaltlarımıza indik dün gece. sayesinde hafiften de olsa göbeği olan erkeği neden samimi ve güvenli bulduğumu keşfettim: babamın göbeği.
* arog ne zaman vizyona girecek diye ortalıkta dolanmaktaydım ki imdadıma yine ytrumnoua yetişti, 4 bölümden oluşan teaserlarını izledim. 5 aralıkta sinemalardayız! tabi bilet kalırsa...
* dtcf'de okuyanlar bilir uçak, helikopter, tren, otobüs ve bilimum araç sesiyle(vapur hariç) dersler bölünür çoğu zaman; 5-10 saniye boyunca hoca sesini duyurmaya çalışır, uyuyanlar uyanır, gülüşmeler olur, bir canlılık gelir sınıfa. ama gürültü sonrası esprilerin bittiği anda her şey rutinine döner. işte o an kasvet sarar dört yanımı ve alpay erdem'in tabiriyle: işte bu beni çok hüzünlendirir.
* bbg geliyor aklıma, ne fırtınalar kopardı. erayistler mi ararsın(evet tanık oldum adamlar kendini erayist olarak adlandırıyordu ciddi ciddi) melih hayranı ayılıp bayılanlar mı? eray bilgili, akılcı, kaprisli biriydi; melih ise şımarık, sempatik ve genç kızların sevgilisiydi. of deli gönül tarık vardı bir de. izlemezdim ama bilirdim, en azından aklımda böyle kalmışlar. sonucu çok net hatırlıyorum: genç kızların sevgilisi rulez!!
bir de popstar geliyor aklıma. engelli olmasına rağmen aday olarak seçilen serkül vardı, adını külhan olarak hatırladım. şarkısı vardı bir de, hani şu yüreklerimizi dağlayan, google yardımıma koştu.
"orda mıyım orda mıyım birtanem?
o eskiden söylediğin yerde miyim?"
firdevs vardı, pavyonlara düştüğü söyleniyor şimdi. abidin vardı sonra, tarkan benzerliğiyle ilgi çekmişti, ankara'da my way'de sahne alıyordu geçen sene, şimdi ne yaptığına dair bir fikrim yok. ve bayhan'ı unutmamak lazım! Unchained Melody'nin muhteşem(!) yorumcusu...
hey gidi diye ben buna derim! adamlar piyasada yoklar ama hala hatırlanıyorlar...
* smiley'e smileyleyley demeye bayılırım smayli demeyi pek sevmem. karşımdaki kişinin gönderdiği smileyi gerçeğe uyarlar ve yüzünü hayal ederim. işte bu beni en çok eğlendirir.
* "save the world before bedtime!"
powerpuff girls'ü sever miydin sen de?
(sol baştan: buttercup, blossom, bubbles)
* or-an ne biçim bir isim, özenle mi seçmişler ne! trt'de staj yaptığım dönemde soranlar oluyordu "trt nerde" diye cevabım: "or-an'da" oluyordu. böyle garip tepkiler, geyikler... sorma sorma ne zor günler geçirdim ben...
* bazen söylemen gerekenler vardır ya da söylemek istediklerin ama susman gerekir. çünkü uyulması gereken yazısız kurallar vardır, kötü çocuk/kız olmamak için onlara uyman gerekir. hay toplumuna da etiğine de diye sövesim gelir ama susarım kötü kız olmamak için...
* sustum, tıp!
7 yorum:
Pavırpafları sevmezdim. Adlarını ilk kez burada okuduğuma göre...
lulu'yu bilmiyorsunuz powerpuff'ı da bilmiyorsunuz.. ama çok üzülüyorum ben..
ben bi red kit'i bilirim. bi de bu duvara kafa atma olayı iyiymiş :D
powerpuff lar sevilmez mi! gizli madde x, biraz sevgi falan diye tarifleri vardı. powerpuff girl yapma tarifi :)
bu arada or-an ankara çapında senelerdir bir espri konusu. açılımı orman ankara imiş.
daha bugun bbg'den bahsettik ya. hani orda bi kız vardı, kız belgin doruk gibi konuşuyordu falan. hah işte ben o kızın sesini yapabiliyorum diye 8. sınıfta cekilmiş bir videnun tamamında o ses tonuyla konuşmuşum.
ayrıca bir de gaye vardı ya bbg'de, türkiye VTR lafını o kızdan öğrenmiştir kanımca.
kendi bloguma yazacağım malzemeyi buraya harcamış bulunuyorum zira benden evvel sen yazmısın.
evet yorumlar da artık birer post gibi olmaya başlamış :)
her şeye oldu, yakıştı, güzel vs gibi cevaplar vermemizin sebebi tamamen alışverişde geçen zamanla doğru orantılıdır.
alışveriş ne kadar uzun sürerse, erkeklerin yakıştı, bunu alalım demesinin oranı artar.
ps. tabi ki bazı alışverişler vardır ki hiç bir zaman bitmese dedirtir insana.
inflack: or-an meselesini çok defa düşündüm, merak ettim ama bir gün olsun şu google'a ya da bir bilene danışmayı akıl etmeyişime şaşıyorum şuan. belgin doruk taklitçisi kızı hatırlıyorum evet ben de 6 ya da 7. sınıftaydım en yakın arkadaşlarım ilgilendiğinden hepsini biliyorum maşallah ayrıca var aramızda telepatik bir şey var..
ziggy: red kit dedin mi aklıma star tv gelir bir de hava henüz kararmış bir kış akşamı. misafirlikten yeni gelmişiz ve ben pilli trenimle oynuyorum tv'nin önünde. trenin bacasından çıkan yapay dumanın kokusu...yanık plastikimsi bir şey..ve bir de mide bulantıma rağmen trenle birlikte rayların etrafında dönüşüm(al sana post niteliğinde bir yorum daha :) )
magnum: ilk kıyafette harika oldu derse şüphe ederim tabi yorumun gerçekçiliğinden. ayrıca erkekler hakkında serzenişte bulundum ama bir kadınla alışverişe çıkmak hepsinden beter...
Yorum Gönder